Türk pop müziğinin önemli baby-face'lerinden Yanıl'la geçtiğimiz gün bir röportaj yaptık. Son derece keyifli geçen bu röportajda Yanıl'ın kendi müziğinden, Türk müziğinin gidişatından ve biraz da özel hayatından konuştuk.
Fatih: Merhaba Yanıl, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğin için çok teşekkür ederiz.
Yanıl: Aslında teklifinizi kabul etmedim ama öyle olsun bakalım.
F: Neyse, bu konuya fazla girmeyelim. Çok klişe bir soruyla başlayacağım röportajıma: Dünya listelerini yerinden oynatan çıkış parçanız "Zalım"ı nasıl yazdınız?
Y: Bu soruyu defalarca yanıtladım ama tekrar yanıtlayabilirim. Ufak kuzenimle oyun oynarken birden ilham geldi ve yazdım.
F: Evet, bunu aşağı yukarı biz de tahmin edebiliyorduk zaten. Peki bu ani çıkışınızı neye borçlu olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Y: Sanıyorum ki şarkılarımda herkesin yaşadığı, bildiği bir şeyler anlatıyorum. Bu yüzden halkımız kendine yakın hissediyor. (Havalara girmeler.)
F: Herkesin bildiği konusunda da şüphemiz yok. Peki, eleştirmenler tüm şarkılarınızın birbirine benzediğini söylüyor, bu konudaki görüşünüz nedir?
Y: Ne yazık ki katılmıyorum. Ünlü müzik adamı Sertaç Ordar'ın da dediği gibi, müzikte sadece yedi nota var maalesef, ve tüm şarkıları ben söylediğim için birbirlerine benzemesi çok normal. Ayrıca oradan öyle konuşmak kolay, gelsinler kendileri şarkı yapsınlar kolaysa. (Bir anda parlamalar.)
F: Hmm, ilginç, yaratıcı bir yaklaşım. (Gözlerini devirmeler.) Müzik konusundaki görüşleriniz tatrışma uyandıracağa benziyor. Öyleyse başka bir konuda soruyla devam edelim. Özel hayatınızda şu anda biri var mı?
Y: Biri yok. Birçoğu var. (Gülüşmeler.) Şaka bir yana baby-face'imin çok ekmeğini yediğimi söyleyebilirim, ama şu anda düzenli bir ilişkim yok ne yazık ki.
F: Öyleyse bu röportajı okuyan genç kızlar ümit beslemeye devam edebilirler. (Yine gülüşmeler.) O değil de, son zamanlarda yaptığınız kirli sakal imajı nerden esti allahaşkına?
Y: Ya, hiç sorma Fatih'çiğim. Bu baby-face iyi güzel de, insan 10 yaşında oğlan çocuğu gibi sevilmekten de sıkılıyor bir süre sonra. Kız arkadaşlarımın beni hep "tontişim", "bebişim", "küçücüğüm" şeklinde çağırmasından sıkıldım ve bir de bu imajı deneyeyim dedim, anlarsın ya.
F: Ya, evet. (Pek takmamalar.) Peki ya şu balkon saç modeline ne demeli? Rahatsız etmiyor mu hiç?
Y: Evet, arada bir koridorda başımı çevirdiğimde duvara çarpıyor falan, ama onun dışında bir rahatsızlığım yok. Hem şapka gibi güneşten de koruyor, salınarak yürüdüğümde ise yukarı aşağı sallanarak rüzgar yapıyor. Çok faydalı bir şey yani, herkese öneririm.
F: Tamam, anladık, iyiymiş. (Konuyu değiştirmeler.) Peki, cumhuriyet nedir diye sorsam?
Y: Cumhuriyet halkın kendi kendini yönetmesidir. (Sözlüye kalkmış ilkokul çocuğu tedirginliği sergilemeler.) Bir de kalbin içinde oluyor bazen ama, onu uyudum uyandım hâlâ anlamadım...
F: Anlıyorum, anlıyorum. (Geçiştirmeler.) Eh, artık röportajı bitirme zamanı geldi çattı. Hem sizi pek iyi tanımadığım için soracak soru da bulamıyorum, hem de baydım. Bu keyifli röportaj için hem kendim, hem de okuyucularımız adına teşekkürlerimi bildirmeyi bir borç bilirim.
Y: Ne demek efendim, o zevk bana ait. Ben de çok memnun kaldım Fatih'çiğim, çok teşekkür ediyorum. Umarım buradan yaptığım reklamla da üç beş albüm satar biraz daha gelir elde ederim.
F: Affedersin ama, boşan da semerini ye Yanıl'cığım. Bu yazıyı okuyan okuyucular da bir zahmet doğru düzgün müzik dinlesinler, yok illa Yanıl dinlemek istiyorum derlerse de korsan indirsinler. Bir sürü site var şimdi söyletmeyin bana.
Y: (Bozulmalar.) Biraz ayıp olmuyor mu Fatih'çiğim ama?
F: Sıs lan! (Asabileşmeler.) Bir röportaj yaptık diye götün kalktı hemen. Albümlerden, sponsorluklardan, baby-face'den götürmediğin kalmadı, bir de benim röportajımdan reklam yapmana izin verecek değildim herhalde Yanıl Efendi. Yıkıl karşımdan, rezil!
Y: (Ufak ufak gerilemeler.) Benim fırında tavuğum vardı, gideyim.
F: (Yerde taş aramalar.) Hâlâ burda mısın sen?!
No comments:
Post a Comment